Perşembe , 28 Mart 2024

Bilmeden domuz eti yiyor olabilirsiniz!

etdoktor

Gıdada yaşanan hilelerin sonu bir türlü gelmiyor. Süt ve süt ürünlerinden içeceklere hatta baharatlara kadar bir çok üründe hile yapılıyor. Peki sektörde yaşanan bu başıboşluk neyden kaynaklanıyor. İşte cevabı…

Kenan Biter’in haberi

Gıdalar üzerinde uygulanan hileler insanın aklını zorluyor. Karına kar katmak isteyen gözü dönmüşÂ yatırımcı sonunun nereye gideceğine aldırış etmeden kendi hesabına kitabına göre şekillendirdiği ürünlerin içine öyle şeyler koyuyor ki duyanların midesi kalkıyor…

Öte taraftan sivil toplum kuruluşları ile devletin ilgili birimleri piyasadaki bu tarz ürünleri deşifre etmek için yoğun bir çaba sarfederken,  Alo 174 Gıda Hattı üzerinden gelen şikayetler ile de vatandaşın şikayetine anlık çözüm bulmaya çalışıyor…

Ancak tüm uygulamalara rağmen Türkiye’de gıda üretimi yapan ve bunun hizmetini sunan işletmeler yeterince denetlenmiyor veya denetleyen kişiler de, bu işi icra ederken tam olarak tüm yeterlilikleri yerine getirmiyor. Konun uzmanı olmayan personel tarafından göz kararınca yapılan denetimler karlarına kar katmak isteyen fırsatçılara gün doğururken, gıda terörüne de zemin hazırlıyor.

Konu ile alakalı görüşüne başvurduğumuz Gıda Mühendisleri Derneği Başkanı Abdussamet Boyu gıda sektöründe yaşanan denetim eksiklikleri ve sektörün sorunları ile ilgili çok çarpıcı tespitlerde bulundu…. 

Boyu, bakanlık bünyesinde görevli 4 bin 635 denetçinin sadece 852′sinin gıda mühendisi olduğunu belirterek sorunun neden kaynaklandığını ortaya koyarken, kamuda kendine yer bulamayıp özel sektörde çalışan bir çok gıda mühendisinin de işini sağlıklı bir şekilde yapamadığını, uzun yıllar işsiz kalan gıda mühendislerinin ise artık 300-500 TL’ye diplomalarını kiralama noktasına geldiklerini belirtti.

PATRONUN ARABASINI YIKAYAN GIDA MÜHENDİSİ VAR!

Türkiye’de gıda sektöründe iş yapan özellikle küçük işletmelerin maliyetleri kısabilmek adına yeterli sayıda gıda mühendisi istihdam ettirmek yerine tek bir gıda mühendisi üzerinden tüm işleri yaptırdığını, hatta bu olayı bazı işverenlerin, ”muhasebe tutturmak, araba yıkatmak ve yemek dağıttırmak” gibi farklı görevlendirmeler ile daha da ileriye götürüp, abarttığını söyleyen Boyu, ”Böyle laçka bir sistem içinde gıda mühendisinin işini ne kadar sağlıklı yaptığı ve mevcut işletmede gördüğü eksikleri patronuna nasıl kabullendireceğinin yorumunu ise kamuoyunun takdirine bırakıyorum” dedi.

BAKANLIĞA BAĞLI HAVUZ SİSTEMİ

Gıda Mühendisleri Derneği olarak bu sorunun ortadan kalkması için kamu destekli bir yapının kurulması ve gıda mühendislerinin patronların boyunduruğu altından çıkması gerektiğini dile getiren Boyu, ”Biz devletin memuru olalım demiyoruz, sadece bizi devlet yönlendirsin istiyoruz. Onun içinde bir havuz sistemi kurulsun istiyoruz ve gıda işletmesi sahipleri bu havuz üzerinden mühendis ihtiyaçlarını ilgili bakanlığa bağlı birimlere aktarsın ve birimlerin yönlendirmesi ile mühendisler söz konusu işletmelerde iş başı yapsın ama maaşını yine çalıştığı işletme sahibinin para yatırdığı havuz sistemi üzerinden alsın.” dedi.

Boyu, aksi takdirde gıda mühendislerinin patronlarının ellerinden maaş almaya devam etmesi halinde, işlerini kaybedecekleri korkusu ile her türlü görevlendirmeye razı olacaklarını ifade ederek, yapılan usulsüzlüklerin ve oluşan eksiklerin de maalesef önüne geçemeyeceklerini söyledi.

300 TL’YE DİPLOMA KİRALIYORLAR!

Gıda sektöründe yaşanan bu başıboşluk istismarcıları da harekete geçirmiş. Çok ciddi bir sınav maratonun ardından zor bela kazanarak girdikleri ve 4 yıl eğitimini aldıkları bölümden mezun olduktan sonra uzun yıllar işsiz kalan gençler son çare olarak danışmanlık ofislerinin kapısını çalmak zorunda kalıyor.

Danışmanlık unvanı adı altında açtıkları ofislerde gıda hizmeti veren işyeri sahipleri ile anlaşarak onlara gıda mühendisi tedarik edip, bu işlem üzerinden komisyon aldıklarını aktaran Boyu, bu yöntemle, işyeri sahiplerinin bünyelerinde ya cüzi bir rakamla gıda mühendisleri çalıştırmak istediğini, ya da 300 ile 500 TL’ye gıda mühendisinin sadece diplomasını kiralamakla yetindiğini dile getirdi.

NE YEDİĞİMİZİ BİLMİYORUZ

Kiralık diploma ile iş yapan gıda işletmelerinde üretilen ve satılan ürünlerin tamamının denetimden yoksun işverenin insafına göre şekillendiğini söyleyen Boyu, ”O yüzden bugün binlerce işletmede üretilen ve satılan ürünlerin nasıl yapıldığını, içlerine neler katıldığını ve tam anlamıyla ne yediğimizi maalesef bilmiyoruz” dedi.

 500 BİN İŞLETMENİN ÖNEMLİ BİR KISMI DENETLENMİYOR!

Türkiye’de 20 bin civarında gıda mühendisi bulunmasına rağmen kamuda görev alan 4 bin 635 gıda denetçisinin sadece 852’sin gıda mühendisi olduğuna dikkat çeken Boyu,  buna karşılık olarak ise, 500 binin üzerinde gıda işletmesi bulunduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü; ”  Bu işletmelerin bakanlığın açıkladığı rakamlara göre 330 bini denetlenmiş bulunuyor. Ancak bir işletmenin iki defa denetlenmiş olma ihtimali yüksek, öyle olunca da işletmelerin önemli bir kısmının denetlenmediği ortaya çıkıyor.”

5 BİN İŞLETMEYE 8 DENETÇİ DÜŞÜYOR

Elimizde bulunan verilere göre, İstanbul’un 520 bin nüfuslu ve 5 bin işletmenin bulunduğu bir ilçeye 8 denetçi, bir başka 446 bin nüfuslu ve 2 bin 400 işletmesi bulunan ilçemize ise 7 denetçi  düştüğünü görüyoruz diyen Boyu, bu kadar fazla işletme sayısına karşı görevlendirilen denetçi sayısının komik olduğunu ve bu kadar az denetçi ile bu işin asla yapılamayacağını söyledi.

OKUL KANTİNLERİ İLE İLGİLİ ÇARPICI ARAŞTIRMA!

5996 sayılı yasa gereği 30 beygir motor gücü altındaki işletmelerde hiçbir denetleyici fonksiyonun zorunlu kılınmadığını bu yüzden de, insanların her gün alışveriş yaptığı pastaneler, tatlıcılar ve lokantalar gibi 30 beygir gücü altındaki işletmelerin her türlü denetimden yoksun olduğunu ifade eden Boyu,  okul kantinleri ile 268 farklı gıda işletmesi üzerinde yapılan bir araştırmanın ise tehlikenin boyutunu gözler önüne serdiğini belirtti. Boyu, 268 gıda işletmesi üzerinde yapılan araştırmada işletmelerin yüzde 75’inin gıda güvenliği ve hijyeni hakkında hiçbir bilgisi olmadığının ortaya çıktığını söylerken, okul kantinleri üzerinde yapılan bir diğer araştırma ise; okul kantinlerinin yüzde 73’ünün gıda güvenliği ve hijyenden yoksun olduğunu gözler önüne serdi.

BİLMEDEN DOMUZ ETİ YİYOR OLABİLİRSİNİZ!

Salam, sucuk, tavuk eti gibi bir takım ürünlerden yapılan hileler sonrası bakanlığın et tebliğini değiştirdiğini ancak yeni tebliğde çok ciddi bir açık olduğunu söyleyen Boyu, dışarıdan et ve et proteini ithal edebilme yetkisi getirildiğini ancak buna karşılık getirilecek etler ile proteinlere bir sorgulama ve kısıtlama olmadığını belirterek, ” Yurtdışından gelecek et proteinlerinin domuz etinden yapılıp yapılmadığı belli olmayacak. Bizim gibi Müslüman ülkelerdeki vatandaşların böyle bir proteinin katıldığı eti yemesi halinde ise haram bir ürünü tüketmiş olacak.” dedi.

Boyu, Türkiye’de kasaplık et kategorisine alınıp kasaplarda satışının yasal kılındığı domuz eti ile ilgili çok çarpıcı bir detayı da şöyle aktardı; ” Türkiye’deki çok sayıdaki domuz çiftliğindeki kapasite ve üretim ile yurtdışına gönderilen ve yurt içinde kasaplarda yasal olarak satılan domuz eti miktarlarının birbirini karşılamadığını görüyoruz. Bu da akıllara ‘Aradaki bu açık nereye gidiyor’ sorusunu getiriyor” dedi.

GIDA KAYNAKLI HASTALIKLARA 7 MİLYON TL HARCADIK

2010 verilerinde gıda kaynaklı hastalıklara harcanan rakamın 7.1 milyon TL olarak ifade edildiğini, ancak bu rakamın yüzde 10’nu ile yapılacak atamalar ile sağlanacak gıda güvenliği sayesinde ilaç tedavisi yerine sorunun kökten çözülebileceğini dile getiren Boyu, bakanlığa taleplerini şu sözler ile iletti; ”Etkin bir denetim için bizlere ihtiyaç var o yüzden atamalar konusunda adil davranılmasını istiyoruz.  2 yıllı süre içinde en az 3 bin tane gıda mühendisinin atanmasını talep ediyoruz. İstihdam sorunu çözülene kadar üniversitelerde yeni gıda mühendisliği bölümü açılmasın. Gıda mühendislerinin çalışma koşulları iyileştirilsin. Kamuda yaşanan kılık kıyafet konusundaki dayatmalar son bulsun.”

GIDA KAYNAKLI KANSERLERDE ARTIŞ VAR!

Son beş senede ülkemizde kanser oranı korkutucu bir şekilde hızla artıyor. Tüm dünyada kanser oranı düşerken Türkiye’de kanser vakaları tiplerine göre önceki yıllardan %80 e varan artışlar gösteriyor. Kanserlerin genel sebeplerinin başında ise tüketilen gıdalar geliyor. Üretim aşamalarında gıdalara yüklenen katkı maddeleri ve uygunsuz ortamlarda pişirilip tüketiciye sunulan yiyecekler kansere zemin hazırlıyor. Gıda kaynaklı kanserlerin başında ise Mide, yemek borusu ve bağırsak kanserleri geliyor. Uzmanlar ise uyarıyor; tablonun böyle devam etmesi halinde 2030 yıllarda her 3 kişiden biri kanserden ölecek…

[email protected]

Kaynak: Haber7

Bir yanıt yazın