Cuma , 19 Nisan 2024

Hıçkırık ve ağız kokusu olanlar dikkat!

kadinsitres

Başlıkta da belirtildiği gibi dar kıyafet tercihi reflüyü artırıyor. Yanlış beslenme alışkanlıkları da öyle… Bu sorunda çürük dişten ağız kokusu ve ses kısıklığına kadar tüm belirtilerin dikkate alınması gerekiyor. Çocuk ve gençlerde dinlenmeyle geçmeyen ağrıların kemik tümörü işareti olabileceği de büyüme ağrılarıyla karıştırıldığı için sıklıkla atlanıyor. İşte uzmanlardan çarpıcı bilgiler…

Çağın sorunu haline gelen reflü mide içeriği olan safra ve asitin yemek borusuna geri kaçması olarak tanımlanıyor.

Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu; “Günümüz beslenme alışkanlıkları, fast-food, şekerlemeler, hazır gıda tüketimleri, düzensiz beslenme, hızlı atıştırma, günlük hayatın stresine bağlı yeme alışkanlıklarının giderek bozulması, öğün alışkanlıklarının ortadan kalkması, kilolu insan grubunun artışı ve dar kıyafet tercihi reflüyü artıran önemli etkenler arasında yer alıyor”diyor.

ÖMÜR BÜYU İLAÇ YERİNE CERRAHİ ALTERNATİFİ 
Tanı yöntemleri konusunda öncelikle hastanın hikayesi önem taşıyor. Daha sonra endoskopi uygulanarak ayırıcı tanı ile hastalığın derecelendirilmesi ve takibi yapılıyor. Bu incelemelerin dışında baryumlu grafi, manometri, pHmeter (asit ölçümü) ve sintigrafi, yapılacak tedavinin şeklini belirlemeye yardımcı oluyor.

“Reflü ilk anılmaya başlandığı andan itibaren hep ilaç tedavisinden yarar görmeyen hastalar ameliyat edilirdi ama bu görüş artık değişti” diyen Eyüboğlu, Yaşam beklentisi on yıldan fazla ve genellikle genç hastaların kendileri açısından daha ideal olduğunu söylüyor. Yaşam kalitesinin düzeltilmesi gereken kişilere, ömür boyu ilaç tedavisi yerine alternatif seçenek olarak cerrahi sunuluyor.

YUTMA GÜÇLÜKLERİ 
Reflünün ihmal edilip uzun yıllar devam etmesi durumunda; kanser riskinin dışında yemek borusunda uzun süreli tahrişe bağlı yanıklar ve bu yanıkların iyileşme sürecine bağlı darlıklar oluşabiliyor. Bu darlıklar bir süre sonra ağrılı yutma güçlüğü ve kanamalara yol açıyor. Yutma güçlükleri ortaya çıktıktan sonra hastalığın tedavi edilmesi daha güç olduğu için reflüde erken teşhis ve tedavi büyük önem taşıyor.

ÇÜRÜK DİŞ VE AĞIZ KOKUSU REFLÜ HABERCİSİ
Ses değişiklikleri, ses kısıklıkları, boğaz ağrısı, kronik farenjit, kulak ağrısı, astım veya astıma benzer nefes problemleri ile hıçkırık ve diş çürükleri reflünün belirtileri olarak görülüyor. Kalp dışı göğüs ağrıları da önemli belirtiler arasında bulunuyor. Kardiyologlara anjiyo olmak için başvuran hastaların yarıya yakınının anjiyoda negatif çıktığı ve çoğunun reflü kaynaklı olduğuna dikkat çekiliyor.

Sindirim sistemi açısından bakıldığında reflüde; ağız kokusu, geğirme, yanma hissi, ağza ekşi bir tat gelmesi, bel ve sırt ağrısı, şişkinlik gibi pek çok şikâyet oluyor.

Reflü, ses kısıklığına da yol açabiliyor. Bu sorunda kişide özellikle sabahları geniz temizleme hareketine yol açan bir gıcık hissi ve ses çatallaşması oluşuyor. Reflüsü olan hastalarda ağız kokusu da sık görülen problemler arasında bulunuyor. Hastanın ağız kokusu varken muayenesi halinde; dişlerinde problem, ağız ve burun kavitesinde herhangi bir enfeksiyon yoksa akla reflü olasılığının gelmesi gerekiyor.

AKLA HEMEN KANSER GELMEMELİ 
Reflüye zamanında tanı konulması, kanser oluşum yolunda ki bir hastayı bu yoldan geri çevirmek anlamına geliyor. Reflü tedavi edilirse, oluşabilecek kanserin önüne geçilebildiği belirtiliyor. Bu durum erken tanı açısından büyük önem taşıyor. Reflü dendiğinde akla hemen kanser gelmemesi ve bunun yaşam kalitesini düşüren bir sağlık sorunu olduğunun unutulmaması gerekiyor.

Reflünün her şeyden önce yaşam kalitesini yükseltmek için tedavi edilmesi hedefleniyor. Buna karşın uzun süreli reflüde nadir de olsa kansere dönüşüm gerçekleşebiliyor. Kansere dönüşme oranının 1000’de 5 ile 100’de 1 arasında bir değiştiğini söyleyen Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu, reflü denince akla mide kanseri gelmesinin yanlışlığına dikkat çekiyor ve bu sorunda görülen kansere yemek borusu alt ucu kanseri demenin daha doğru bir tanımlama olacağını belirtiyor. Reflünün çok yukarılara etki etmesi halinde o bölgedeki hücreleri tetikleyerek, nazofarenks (geniz) kanserine yol açabileceğine dikkat çekiliyor.

CEYDA ERENOĞLU / HT MAGAZİN
[email protected]

Bir yanıt yazın