Cuma , 26 Nisan 2024

Uzmanlardan ‘2030’ uyarısı!

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Medikal Onkoloji Ünitesi tarafından, Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü(UICC) ve Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu’nun desteği ile Prof. Dr. Şuayib Yalçın başkanlığında bu yıl ikinci defa düzenlenen ‘Uluslararası GastrointestinalKanserler Kongresi’ İstanbul’da devam ediyor. Cuma günü başlayan kongre pazar günü sona erecek.

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Şuayib Yalçın ile Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tezer Kutluk kongre kapsamında bir basın toplantısı düzenledi. Kongre Başkanı Prof. Dr. Şuayib Yalçın, Ülkemizde geleneksel beslenme tarzının gözden geçirilmesinin gerektiğini söyledi ve “Bu nedenle özellikle mide ve yemek borusukanseri ülkemizde hala önemli sorun oluşturmaya devam etmektedir. Bunun önüne geçmek için beslenme tarzımız bilimsel taramadan geçirilmeli ve bu konuda halkın bilinçlendirmesi gereklidir” diye konuştu.

HIZLI VE SICAK YEMEK YENMEMELİ
Prof. Dr. Yalçın, mide kanseri açısından yemekleri çok sıcak yemenin 3.3, çok hızlı yemenin ise 5.4
kat risk yarattığı uyarısında bulunuyor. Mide kanseri tanısı konmuş yetişkin bireylerin beslenmeve
yaşam tarzına ilişkin alışkanlıklarının mide kanseri riski üzerine etkilerini değerlendirmek amacıyla
Hacettepe Üniversitesi’nce yürütülen bir çalışmada; Yiyeceklere fazla tuz eklenmesinin 4.2, gün aşırı
tuzlu ayran tüketiminin 1.8, tuzlu tereyağının 1.5, her gün ve her öğün turşu yenilmesinin 7 kat;
sucuğun haftada 1-2 kez tüketilmesinin 3, haftada 1-2 kez hamur tatlısı tüketilmesinin 7.5 kat risk
taşıdığı belirlendi.

Çalışmada, yeşil yapraklı sebzelerin, soğan ve sarımsağın günde bir kez tüketilmesinin ise
mide kanseri riskini azaltığı, helikobakter piloriden korunulması ve tanı halinde mutlaka tam tedavinin şart olduğu ifade edildi.

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Şuayib Yalçın, beslenme şekli ile mide kanserinin birbiri
ile ilişkili olduğunu belirterek, mide kanserinde tedavi seçeneklerinin kısıtlı olduğunu, bu nedenle
koruyucu hekimliğin önem kazandığını vurgulayan Yalçın, beslenme şekli, yaşam tarzı değişikliği ve
tütün kullanımının sonlandırılması ile riskin önemli ölçüde azaltılabileceğini ifade etti.

MİDE HASTALIKLARI KANSERE YOL AÇABİLİYOR
Çalışmada, tanı almadan önce mide kanserli hastaların yüzde 55.7’sinde bir ya da daha fazla
tanı konmuş mide hastalığının varlığı dikkat çekiyor. En sık görülen mide hastalıklarının başında
yüzde 50.9 gastrit ile yüzde 44.1 ülser geliyor. Mide kanserli hastaların yüzde 12.3’ne, kontrol
grubundakilerin ise yüzde 8.5’inin ailesinde mide kanseri öyküsü bulunuyor.

FAZLA TUZ TÜKETİMİ MİDE KANSERİNİ TETİKLİYOR
Çalışmanın en dikkat çekici sonuçları ise şöyle sıralanıyor:

Çok hızlı yemek yemek, mide kanseri riskini yaklaşık 5.4 kat arttırıyor.

Yemekleri çok sıcak yemek, istatistiksel açıdan önemsiz olmakla birlikte 3.3 kat risk yaratıyor.

Yemeklerin tuzlu yenilmesi, tuzsuz yenilmesine oranla mide kanseri riskini anlamlı derecede
yükseltiyor. Bu nedenle, sofrada tadına bakmadan yiyeceklere tuz eklenmesi riski yaklaşık olarak
4.2 kat artırıyor.

Mide kanseri açısından gün aşırı tuzlu ayran tüketimi 1.8, tuzlu tereyağı 1.5 riske yol açıyor.

Tuzlu çekirdek her gün tüketilen bir yiyecek olmamasına karşın, gün aşırı tüketilmesi halinde riski yaklaşık 1.3 artırırken, her gün ve her öğün turşu yenilmesi de 7 kat risk yaratıyor.

2030 YILINDA KANSER GÖRÜLME SIKLIĞI 26 MİLYON KİŞİYE ÇIKACAK
Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tezer Kutluk ise,Gastrointestinal kanserlerin önemini ilk olarak Türkiye’ye kendilerinin tanıttığını, bu sebeple önemiTürkiye’de yaygın olarak bilindiğini söyledi.

Prof. Dr. Kutluk şöyle devam etti: “Bir kez daha altınıçizmekte fayda var ki 2030 yılında Dünyada, sadece nufus artışından dolayı şu anda 12-13 milyonkişide görülen kanser hastası sayısı 26 milyona çıkacak. Aynı zamanda şu anda her yıl 6–7 milyon kişiyi kanserden kaybederken 2030 yılında 17 milyona çıkacak. Problem şurada, bir taraftan Tıp dünyasındakanser alanında yenilikler ve tedaviler çoğalıyor, taramalar artıyor ama bir taraftan da kanserden ölen sayısı aynı orantıda artıyor. 1940 ve 1950’li yıllarda kanserde tedavi yüzde 20 oranındayken doğru yerde doğru tedavi almakla birlikte günümüzde tedavi oranı yüzde 70’lere kadar ulaştı. günümüzde tedavi oranı yüzde 70’lere kadar ulaştı. Bizim konumuz olan sindirim sistemi kanserleri dünyada önem sırasında 3. sırada yer almakta. Korunması ve erken teşhisi mümkün olduğu halde dünyada her yıl 1.3 milyon kişi sindirim sistemi kanserlerine yakalanmakta.

Dünya Sağlık Teşkilatı diyor ki; 2025 yılına kadar biz bulaşıcı olmayan hastalıklardan ölümleri %
25 azaltabiliriz. Yani bunlar nedir? En başta görülen dört hastalık olarak Kanser, Kalp, Diyabet ve
Kronik Solunum Yolu Hastalıkları. Bu dört hastalığın ortak nedenine baktığımız zaman şu noktalarda
yoğunlaşıyoruz, 1- Tütün kullanımı, 2- Beslenme, 3- Alkol, 4- Cinsel aktivite. Ben bu dört maddeyi
4 çeker olarak tanımlıyorum ve bu 4 çekerin ortak noktası müdahale ile tedavi edilebilecek ve
alışkanlıklardan kurtulabilecek hususlardan olması. Sindirim sistemi kanserleri dünyadaki kanserlerin
1/3 ünü oluşturuyor ve insanlar ölüyor, kötü nokta bu ama geleceğe yönelik Türkiye’de bu konunun
önemli savunucularından biriyiz.

Bilirkişi olarak bunu Türkiye’de takip edeceğiz. Tüm dünya da takip ediliyor ve peşini bırakmayacağız, çünkü gelecek bu konuda çok olumlu ve çok pozitif, umut veriyor. Hep söylediğim gibi günün birinde kanseri tarihin derinliklerine gömeceğiz ama bu yarın olmayacak. Bir sonraki gün olabilmesi için yarını beklemeden hep birlikte çalışmamız gerekiyor. Bütün dünya bu konuda gerçekten olağanüstü çaba sarfediyor. Kanserden korunma içinde sindirim sistemi kanserleri olağanüstü fırsat sunuyor, çünkü kalın bağırsak kanseri, mide kanseri hem korunmanın hem erken tanının hem de tedavinin yani kansere karşı bütün stratejilerin işe yaradığı kanser türüdür.

ŞEKER HASTALIĞIYLA KARIŞTIRILAN TÜMÖR’E DİKKAT
Kongre Başkanı Prof. Dr. Yalçın ayrıca, son 10 yılda görülme sıklığında bir artış yaşanan
Gastroenteropankreatik Nöroendokrin Tümör, kısa adıyla GEP- NET’lerin sindirim sisteminde yer
alan bir grup hücreden kaynaklandığını söyledi. Türkiye’de görülme sıklığı ile ilgili istatistikler net
bilinmemekle birlikte ABD’de 100 binde 5 civarında olduğunu belirten Prof. Dr. Yalçın, GEP- NET’in
oldukça yavaş seyirli bir kanser türü olduğuna dikkat çekti.

Hastaların bir kısmında tipik bulgular çarpıntı, terleme, yüzde ateş basması, kızarıklık, ishal, şeker
düşüklüğü atakları gibi belirtilere rastlandığını kaydeden Prof. Dr. Yalçın, endoskopik, radyolojik ve
nükleer tıp tanı yöntemleri, idrar ve serum testleriyle tümörün görüntülenmesinin yararlı olduğunu
kaydetti.

KANSER KONUSUNDA YANLIŞ VE KORKUTUCU İMAJLAR OLUŞTURULMAMALI
Prof. Dr. Yalçın ayrıca; “Kanser için kullanılan amansız hastalık tanımı artık doğru değildir.
Özellikle sistemik tedavilerde yaşana gelişmeler ileri evredeki hastalarda tam iyileşme
sağlamasa bile yaşamın uzamasına ve daha kronik bir seyir izlemesine neden olmaktadır.
Erişkin yaşta görülen tüm kanserlerin üçte ikisi başarı ile tedavi edilmektedir. Bu oran
çocukluk çağında %80’lere ulaşmaktadır.” diye konuştu.

HABERTURK.COM / SAĞLIK HABERLERİ SERVİSİ

Bir yanıt yazın