Perşembe , 28 Mart 2024

Recep AKDAĞ: “Hayırseverlerin ismi yardıma koşacak.”

Hayırsever isimlerini ambulanslara vermeye başlayacaklarını açıklayan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, bakanlığın 2012 yılı hedeflerini anlattı

 

 

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, 2012 yılında da ruh sağlığına yönelik hizmetlere ağırılık vereceklerini belirterek, Türkiye’de yaklaşık 200-300 bin kişiye Toplum Temelli Ruh Sağlığı Merkezi kuracaklarını, Çocuk İzlem Merkezlerini yaygınlaştıracaklarını ve Obezite Eylem Planı’nı çok ciddi medya kampanyaları ile duyurup vatandaşların farkındalığını artırarak yürütmeye devam edeceklerini söyledi.

Bakan Akdağ, bakanlığının 2012 yılında hayata geçirilecek uygulamalarını Anadolu Ajansına anlattı.

Soru: Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri ile ilgili bazı düzenlemeler yapılacaktı, 2012’de bu konuyu kapsayan neler yapılacak?

Bakan Akdağ: Doğrusu biz, bundan 3 sene öncesine kadar Türkiye’de 21 merkezde 100-200 yataklı çok modern küçük psikiyatri hastaneleri yaparak, ülkede 8 bölgeye yığılan psikiyatrik hasta yükünü biraz daha dağıtacaktık. Her bölgeye insanlar çok kolay ulaşsın, çok modern bir hastane olsun… Daha sonra dünyanın gidişatı ve Dünya Sağlık Örgütünün de bu husustaki tavsiyelerini de gözönüne alarak, bu fikrimizden vazgeçtik. Bunun yerine Toplum Temelli Ruh Sağlık Merkezi dediğimiz bir modeli benimsemiş durumdayız. İlk örneklerine Bolu’da başladık. Daha sonra hızla yaygınlaştırıyoruz. 2011 ve 2012’de Türkiye’de yaklaşık 200-300 bin kişiye Toplum Temelli Ruh Sağlığı Merkezi kuracağız. Bu nasıl bir şey?

Bir psikiyatrik hasta yatması gerektiğinde normal bir hastanede yatacak. Böyle, yüzlerce hatta Bakırköy’de olduğu gibi binleri aşkın hastanın yattığı hastane fikrinden vazgeçiyoruz. Çünkü araştırmalar şunu göstermiş ki, en mükemmel hastaneler de yapsanız, personelinizi en mükemmel biçimde de eğitseniz, bu hastanelerde personel davranışı bir süre sonra değişmeye başlıyor, olumsuza doğru değişiyor. Ne kadar eğitim yaparsanız yapın, bu psikolojik ortamı kıramıyorsunuz. Dolayısıyla, normal hastanelerde uygun güvenlikli psikiyatri klinikleri oluşturarak, çok kalabalık olmayan kliniklerde psikiyatri hastalarını çok kısa süre yatıracağız. Ondan sonra bu hastaları, Toplum Temelli Ruh Sağlığı Merkezleri alacak. Hastanın rehabilitasyonunu yapacak, sürekli olarak takibini yapacak, ilacını kullanıp kullanmadığını takip edecek.

“PSİKİYATRİK HASTALARIN ÖNEMLİ BÖLÜMÜ, İYİ TEDAVİ EDİLMEYEN ŞİZOFRENİK HASTALAR”
Toplumda sürekli hastalanan, toplumun ailenin başına sürekli olarak bir sosyal yük oluşturan psikiyatrik hastaların önemli bölümü, iyi tedavi edilmeyen şizofrenik hastalar ya da çok ağır depresyon hastaları. Bu kişilerin, tedavileri düzenli yapıldığında sosyal uyumları kolaylaşıyor. Tedavileri düzenli yapılmadığında ise toplumdan tamamen kopuyor ve ailenin üzerine sürekli yük oluyorlar ya da bu kişileri götürüp bir akıl ruh sağlığı hastanesine kapatmak gerekir gibi bir düşünce oluşuyor. Halbuki yakın takip edilirse bu kişilerin büyük bir çoğunluğunun, toplumla barışık yaşamaları mümkün. Burada da bir kültürü değiştirmiş olacağız. Çok iyi örnekler, birçok şehrimizde başladı. 2012’de bunu süratle yaygınlaştıracağız.

Bu kişiler, ihtiyaçları oldukları ölçüde gündüz rehabilitasyon merkezlerine gelecekler, ihtiyaçları olduğu sıklıkta. Burada hem tedavileri takip edilecek hem de rehabilite edilecekler ve akşam da evlerine dönecekler. Bunların içinde, aileleri olmayan hastalar varsa, orada da yine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız ile irtibat halinde olacağız, onlara bu bakanlığın sahip çıkmasını sağlayacağız.

ÇOCUK İZLEM MERKEZLERİ YAYGINLAŞTIRILACAK
2012’de ikinci olarak Çocuk İzlem Merkezlerini yaygınlaştıracağız. Bunun ilkini 2011’de Ankara’da kurduk.

Bu merkezin öyle herkes tarafından bilinir olmasını istemiyoruz. Sonuçta bilinir, ama çok ortaya yere çıkarmıyoruz. Basını da götürmedik. Çok mükemmel bir merkez kurduk. Hakikaten, bundan dolayı ben çok mutluyum. Bize, diğer bakanlıklar ve kuruluşlar da büyük katkı verdi. Başta Adalet ve Milli Eğitim bakanlıkları olmak üzere İçişleri Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ciddi katkılar verdi.

Sistem, şöyle çalışıyor. Ankara ilinde eğitimler verdik, hem sağlık çalışanlarına hem öğretmenlere hem de polislere. Herhangi bir çocuk, bir cinsel istismara maruz kalmışsa, şöyle yapılıyordu biliyorsunuz ki, hala birçok yerde böyle yapılıyor maalesef… Çocuk, bir karakola götürülüyor, ifadesi alınıyor, savcıya götürülüyor ifadesi alınıyor, adli tıpa götürülüyor ifadesi alınıyor, mahkemeye çıkartılıyor ifadesi alınıyor, adli tıpa götürülüyor oradan rapor alınıyor. Bir felaket senaryosu yani… Zaten ruhen yıpranmış olan yavrumuz, daha da yıpranıyor. Bu, Çocuk İzlem Merkezleri ise şöyle çalışıyor. Bu eğitim almış kişiler, böyle bir vaka ile karşılaştığında doğrudan Çocuk izlem Merkezine bu yavrumuzun ulaşmasını sağlıyor. Hiç konuşmadan, herhangi bir ifade falan almak yok. Çocuk İzlem Merkezine gittiğinde orada 24 saat 365 gün iyi yetişmiş ve eğitim almış psikologlar ve sosyal hizmet uzmanları nöbette oluyor. Onlar, yavrumuzu karşılıyorlar. Yaşına uygun, farklı bekleme odalarımız var. Küçük çocuklar için farklı, ergen için farklı özellikte. Bu kişileri, odaya alıyorlar. Daha sonra, fiziksel muayenesi yapılıyor, sonra ifadesinin alınması aşamasında özel odalarımız var. Bunlar, aynalı odalar, dışarıdan içerisi görülüyor, içeriden dışarısı görülmüyor. Bir sosyal hizmet uzmanı ve psikolog çocuğumuz alarak orada oturuyorlar. Çocuk, savcıyı, polisi, avukatı hiç kimseyi görmüyor. Onlar dışarıdan görüyor ve konuşmaları da duyuyorlar. Savcının sorduğu soruları psikolog, kulaklığından duyuyor ve çocuğun yaşına ve ruhsal durumuna göre tercüme ederek çocuğa soruyor. Aldığı cevaplarla ifade kayda alınıyor. Savcılarımız da 24 saat nöbetçi. Bu yüzden Adalet Bakanlığına ve Ankara Başsavcılığına teşekkür ediyorum, bize iyi bir uyum gösterdi. İşler orada bitiyor. Çocuk iyi durumdaysa evine gönderiliyor, iyi durumda değilse birkaç gün orada misafir ediliyor. Fakat ruhsal durumunun takip edilmesi gerekiyor. Şİmdi, o aşamayı geliştirmeye çalışıyoruz, Sosyal Politikalar Bakanlığı ile birlikte. Bunu, Türkiye’de 29 merkeze yaygınlaştıracağız.

Sağlık bölgeleri olarak 29 alan oluşturmuş durumdayız. Biraz zamanımızı alıyor ama biz yaptığımız işi beğendik.

ATAMALAR YAKINDA YAPILACAK
Soru: Sağlık Bakanlığı Teşkilat Yapısı ile ilgili yeni düzenlemeler yapıldı. Bununla ilgili tüm atamalar ne zaman belli olacak?

Bakan Akdağ: Bu kapsamda 80 il müdürümüzün aşağı yukarı 70’ini belirledik, kalanlarını da yakın bir zamanda belirleriz.

Bakanlık merkezi de bir ay içinde büyük ölçüde şekillenmiş olur, ama hastane birlikleri ile ilgili olarak daha çalışılacak şeyler, detaylar var, onları çalışacağız.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, gönüllü sağlık hizmeti vermek isteyen vatandaşlara ya da vakıflara kolaylıklar getireceklerini belirterek, ”Bir hastane yaptırdığınızda, harcama belli bir limitin üstündeyse isim verebiliyorsunuz. Bunu ambulanslarımız için de yapacağız” dedi.

Soru: Vatandaşlar 2011’de birçok yenilik gördü ve bunlardan çok memnun. 2012’de vatandaşlarımıza yönelik müjdeleriniz, sağlık alanında uygulamaya koyacağınız yenilikler neler?

Akdağ: Çok yenilik yapan bir bakanlık için artık yenilik zor. Ama en önemlisi başlattığımız uygulamaları yaygınlaştırıyoruz. Özellikle randevu sistemi bütün ülkeye yaygınlaşmış olacak. Bunu çok da önemsiyoruz doğrusu. Bunun dışında aile hekimlerinin etkinliğini artırmak için özellikle hamileler ve çocuklarımız başta olmak üzere sahada takip yapacak ebelerimizle ilgili yeni bir sistem geliştiriyoruz. Aile hekimlerinin, özellikle de kırsaldaki aile hekimlerinin mobil hizmetleri var, köylere gidiyorlar. Ancak, normalde tek bir personelle çalıştıkları için biraz bu işe yetişmekte zorlanıyorlar. Dolayısıyla biz onlara toplum sağlığından da ebelerle hizmet veriyoruz sağlık evlerimizde. Bu sistemi biraz daha geliştirip mutlaka ebelerin çok daha kolay ulaşabileceği, kırsalda da bebeklerimize ve annelerimize çok daha kolay ulaşacağı yeni bir sistem geliştiriyoruz. Daha doğrusu sistemi biraz daha geliştiriyoruz.

AMBULANSLARA HAYIRSEVER İSMİ VERİLECEK
Soru: Kanun hükmünde kararname ile getirilen sosyal amaçlı gönüllü ücretsiz sağlık hizmetinin yaygınlaştırılması da amaçlanıyor. Bununla ilgili bilgi verir misiniz?

Akdağ: Burada daha çok vakıflarımızı, ya da hayırsever kuruluşları hizmetin içine çekmeyi düşünüyoruz. Şu şartla ki, özel hastanecilik yapan vakıfları bu işe pek sokmayacağız. Çünkü o zaman vakıf adı altında bir ticari ilişkiye dönebiliyor. Bakanlık olarak gönüllü sağlık hizmeti vermek isteyen vatandaşlarımıza ya da vakıflarımıza birtakım kolaylıklar getireceğiz. Örneğin, bir hastane yaptırdığınızda harcama belli bir limitin üstündeyse isim verebiliyorsunuz. Bunu ambulanslarımız için de yapacağız. Siz bir hayırsever olarak ambulans alıp da Sağlık Bakanlığına bağışlarsanız bu ambulansın uygun bir köşesine isminizi yazacağız. O ambulans dolaşırken isminiz de bir hayırsever olarak dolaşacak, ‘Ambulans filan kişinin bağışıdır’ diye. Çok ciddi ölçüde ambulans bağışlarını teşvik edeceğini düşünüyoruz.

HASTALARA SOSYAL HİZMET
Soru: Hastalarını emanet edecekleri yakınları olmayanlar için evde sağlık hizmetinin uygulamasıyla ilgili gönüllük esası oluşturulacağı söyleniyor.

Akdağ: Doğrusu bizim öyle bir çalışmamız yok. O biraz daha Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını ilgilendiren bir husus olur. Şimdi burada bir özürlünün ya da yatağa bağlı bir hastanın ya da yaşlının normal bakımıyla sağlık bakımını birbirinden ayırmak lazım. Bizim işimiz sağlık bakımı kısmı. Dolayısıyla hastanın ya da kişinin sürekli olarak yanında kalacak bakıcı meselesi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile alakalı.

İyi hatırlattınız. Çok önemli bir projemiz de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının geliştireceği bir uygulamaya katkı sağlamak olacak. Şöyle bir uygulama olacak. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının uygulamasından bahsediyorum, tıpkı aile hekimliğinde olduğu gibi, onlar da riskli bu sefer, biz aile hekimliğinde her ferdi takip ediyoruz, ilgili bakanlık, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, riskli aileleri tespit ederek bu aileleri bir dosya ile sosyal hizmetler vasıtasıyla, uzmanları ile yakından takip edecek. Yani ailenin sadece yoksullukla ya da ekonomik darlıkla ilgili sıkıntısı olmayabilir. Ailenin içinde bir alkolik, madde bağımlısı ya da kadına şiddet uygulayan birey, aile içi şiddetli geçimsizlik olabilir ya da aile bireylerinden birinin zeka seviyesi geridir, özürlüdür, işsiz bireyi vardır iş bulunması gerekir. Bütün bunları takip edecek bir sistem kuruyor bakanlık. Hükümetimiz sosyal yardımlar konusunda vatandaşımıza birçok katkılar sağlamaya başladı bu dönemde. Bütün bu katkıları koordine ederek bir çatı altında toplayacak çok daha düzenli bir sistem. Biz de aile hekimliğiyle elde ettiğimiz verileri bu sisteme aktaracağız. O tecrübeyi aktaracağız. Hastalık kısmıyla ilgili de onlar aile hekimleriyle irtibat kuracaklar. Çünkü bu sosyal riskin içinde zaman zaman ciddi hastalık problemleri de var. Örneğin veremli bir hastayı düşünün. Veremli hastaların tedavilerini doğrudan gözetimle veriyoruz Türkiye’de, çok da başarılı olduk bu hususta. Dünyanın en başarılı ülkelerinden birisiyiz şu anda. Bunu DSÖ de çok takdir etti. Ama veremli bir ailenin kaldığı, daha doğrusu veremli bir hastanın ikamet ettiği hanede şartlar kötü olabilir. O zaman o şartların düzeltilmesi, sosyal durumun düzeltilmesiyle ilgili de ilgili bakanlığımız meseleye el atmış, beraber çalışmış olacağız.

TELE TIP YAYGINLAŞACAK
Soru: Tele Tıp hizmetleri de galiba 2012’de yaygınlaştırılacak projelerden birisi. Bunlar Neyi kapsayacak, vatandaşlar bundan nasıl yararlanabilecek?

Akdağ: Aslında ‘Tele Tıp’ı yaygınlaştırdık. Çok sayıda hastanede doktorlarımızın hastalarıyla ilgili görüntüleri, filmleri, MR ya da tomografi görüntülerini, vücut sıvılarıyla ilgili mikroskop görüntüsünü daha tecrübeli bir hekime ya da hastaneye aktarma imkanları var. Böylece onlarla uzaktan konsülte edebiliyorlar. Başkale’deki hastanenin Ankara’daki bir hastaneyle konuşması mümkün olabiliyor. Bu sefer buradaki uzmanlığı o uç kısma kadar aktarabiliyoruz. Bunu daha da yaygınlaştıracağız.

Ama bundan da öte bununla birlikte yapacağımız bir başka iş de şu, bütün görüntülerin hatta hastayla ilgili bilgilerin ortak bir elektronik dosyada paylaşılması için çalışıyoruz. Bunu 2012’de bitiremeyiz, ama ilerlemeye devam edeceğiz.

Doğrusu sağlıkta bu kadar yaptığımız işe rağmen bu noktada istediğimiz duruma gelemedik. Şunu arzu ediyoruz, bütün hastaların, daha doğrusu bireylerin bir sağlık dosyası elektronik olarak paylaşılabilir halde olsun, ama güvenli bir biçimde saklansın, elektronik ortamda. O hastanın ya da hasta yakınının müsaade ettiği kişiler, doktorlar, belli bir güvenlik mekanizması içinde o dosyaya ulaşabilsin, o dosyadaki bilgileri kullanabilsin. Böylece Erzurum’da çektirdiğiniz bir MR’ı, CD’yi elinizde taşımanıza gerek kalmayacak. Çünkü bunlar merkezi olarak depolandığı için internet vasıtasıyla gittiğiniz yerde ilgili hastanede ya da sağlık kuruluşunda aynı dosyayı açarak bunu değerlendirmek mümkün olacak. Burada 2 faktör var. Birincisi; çok fazla sayıda bilgi akışı olacağı için bu sistemleri çok iyi çalışmamız lazım. İkincisi de sistemin güvenliğinin çok sağlam olması gerekiyor. Buna benzer çalışmaları İngiltere yaptı 8-10 sene önce, büyük paralar harcadılar ama başarılı olamadılar. Bütün ülkede böylesine elektronik bir dosyanın dolaştığı, daha doğrusu dolaştırılmaya çalışıldığı 1-2 ülke örneği var. Finlandiya gibi küçük ülkeler. Ama bunlar gerçekten küçük ülkeler. Türkiye gibi 74 milyonluk bir coğrafyada bu kadar bireyle 74 milyon insanla bunu yapmak kolay değil, ama inşallah bunu yapmak için ciddi bir gayretin içindeyiz.

ELEKTRONİK PROJELERİN BAŞARI ORANI DÜŞÜK
Şu da 9 yıl içinde tecrübe ettiğim bir husus, elektronik dünya ile ilgili projelerin başarı oranı çok yüksek olmuyor. Bir uzmanın verdiği bilgiye göre dünyada da bilgi işlemle ilgili projelerin yüzde 45’i başarılı oluyormuş. Onun için bu hususta ince eleyip sık dokuyoruz. Çok hızlı ilerleyemedik, ama önümüzde böyle bir idealimiz var.

Konsültasyonu zaten yapıyoruz, ama elektronik dosyanın sürekli olarak üstüne yeni bilgiler geldikçe zenginleştirilmesi, hastanın bir dosyası olarak sistemde saklanması. Şifreyle ya parmak iziyle girilebilir, güvenli biçimde sisteme girilecek. Hastanın ya da yakınlarının izin verdiği kişiler o bilgileri görebilecekler. Aile hekimine bakıldınız, sonra başka bir yere gelmeniz gerekti, izin verdiğiniz doktor da burada dosyanızı görebilecek.

Ama düşünün 74 milyon insanın dosyası ve ortada ne kadar çok bilgi dolaşacak kolay bir şey değil, ama inşallah bunu yapacağız.

ŞEHİR HASTANELERİ
Soru: Şehir hastaneleriyle ilgili projelerinizden de bahseder misiniz?

Akdağ: 2015’in sonuna kadar Türkiye’deki bütün hastaneleri dönüştürmüş olacağız. Bunun anlamı şu: Eğer eksik yatak varsa bir şehirde ya da ilçede o eksik yatakları yeni hastanelerde yapıyoruz. Yatak eksiği yoksa, binalar eskiyse binalar açısından başka açılardan sıkıntılar varsa bunları da dönüştürüyoruz. Ama orada yatak sayısını artırmış olmuyoruz. Ama 30-40 yıllık bir binayı, pek de istediğimiz sağlık hizmetini veremediğimiz binaları dönüştürüyoruz.

“AVRUPA’NIN ÖNÜNE GEÇECEĞİZ”
Bunun anlamı, 2015’in sonunda Türkiye’nin 2050’lere kadar sağlık binası ihtiyaçları tamamlanmış olacak. Ondan sonra çok az yatırım yapacağız, hastanecilik açısından. Bu çok önemli bir ilerleme olacak tabii ki. Finansmanı genel bütçe kaynaklarıyla birlikte kamu-özel ortaklığı yöntemiyle sağlıyoruz. İlk 3 büyük hastanenin ihaleleri tamamlandı, Kayseri ve Ankara Etlik’in. Ankara Bilkent’in de önümüzdeki 1 ay içinde tamamlanabileceğini ümit ediyorum. Bunu İstanbul’daki İkitelli, Bahçeşehir ve diğer şehirlerdeki hastaneler takip edecek.

Buralar çok mükemmel yerler. Avrupa’da böyle hastaneler yok. Biz Avrupa’nın önüne geçmiş olacağız bunları yapınca.

Kaynak: Habertürk